Karnelerin bile eski tadı yok
'30.01.2013'
haber detay

 

Karnelerin bile eski tadı yok!
Nerde o eski... diye başlayan cümlelere, “nerde o eski karne heyecanı“nı da eklesek hiç abartılı olmaz.
 
Nerde o eski... diye başlayan cümlelere, “nerde o eski karne heyecanı“nı da eklesek hiç abartılı olmaz.
Eskiden karne demek, evde fırtınalar esiyor demekti.
Zayıfsız karne olmaz, her zayıf için de ayrı bir fırtına kopardı.
Şimdi bırakın birkaç zayıfı, üç beş tane de olsa, sınıf geçildiği için, karne artık ne öğrencinin umurunda ne de velilerin.
Çünkü çok zayıf demek, sınıfta kalmak demek...
Sınıfta kalmak demek de yeni derslik demek.
Yeni derslik de yatırım demek...
Bakanlığın da bu nüfus artışına ayak uyduracak bütçesi olmadığı için, sınıfta kalmak adeta kaldırıldı.
Yani sınıfta kalmak için tembelliğin ötesinde özel bir çaba gerekiyor...
 
Moralinizi bozmayın!
Milyonlarca öğrenci ve öğretmen, bugün yarı yıl tatiline giriyor.
Bu akşam pek çok evde, karnedeki zayıflar yüzünden, eski dozunda olmasa da yine fırtınalar kopacak. Birçoğunda da elbette sevinç yaşanacak.
Her ne kadar 4+4+4’ün ilk ayağında takdir, teşekkür kaldırılsa da başarılı karnesi olanları canı gönülden kutluyoruz.
Kırığı olanlar da hiç üzülmesinler.  Bu maçın, bir de ikinci yarısı var ve henüz hiçbir şey bitmiş değil.
Üç, beş zayıf da olsa rahatlıkla kurtarılır.
Yeter ki, ikinci yarıya daha moralli başlayın...
 
Başarı ama nasıl?
Türk eğitim sisteminde başarılı olmanın faturası, kendini köreltmektir, asosyalleştirmektir diyenler çoğunlukta.
Evet, teste dayalı ezberci sistem yaratıcılığı köreltiyor.
Bu kesin. Ama çalışma disiplini de kazandırıyor.
Sınavlar yüzünden 4, 5 seçenekli düşünmenin ötesine geçemedikleri için risk alamıyorlar ve bu yüzden de hayatta çok uç noktalara gelemiyorlar.
Bu da doğru ama parlak karne ve parlak cv’ler, her zaman için olmasa da hâlâ etkili...
Gelelim karnesinde kırık olanlara:
Okul sisteminin içinde boğulmamaları iyi ama zamanlarını nasıl değerlendirdikleri de bir o kadar önemli.
Örneğin derslerden çaldıkları zamanı nasıl doldurdular?
Müzikle mi, sporla mı, okuyarak mı, ilgi alanlarına yönelik farklı donanımlar kazanarak mı?
İşte bu çok önemli.
Eğer zamanlarını dolu dolu geçirdilerse, hayata atıldıklarında bir adım önde olacakları kesin.
Yeter ki, ne yaptıklarının farkında olsunlar ve okula küsmesinler...
Her yıl yüz binlerce öğrenci sınıf tekrarı yapıyor. Bir o kadarı da, eğitim sisteminin dışına itiliyor. Öğrencilerin yarıdan fazlasının karnesinde kırık var.
Peki, bu konuda, tek suçlu, derslerine yeterince çalışmayan öğrenciler mi?
Eğitim sisteminin, öğretmenlerin, velilerin, eğitime yön verenlerin, bu kırıklarda hiç mi payı yok?
Eğer varsa, fatura neden sadece öğrencilere çıkıyor?..
Yediden yetmişe hepimizin şikâyetçi olduğu bu çarpık eğitim sisteminde neden herkes değil de sadece öğrenciler cezalandırılıyor?
Öğrencileri bol zayıflı karnelerle, eğitimden soğutarak, iyilik mi yapıyoruz yoksa kötülük mü?
Çalışanla, çalışmayan elbette ayırt edilmeli. Ama bunun yöntemi, çalışmayanı cezalandırma yerine çalışanı ödüllendirme şeklinde olmalı.
Ceza yerine, ödüllendirmeye yönelik bir eğitim modeli, şimdi değil de ne zaman gelecek?..
 
Karneler kimin?
Karneler, her ne kadar öğrencilerin başarı ya da başarısızlığının aynası gibi algılansa da, aslında hepimizin bir boy aynası.
Milli Eğitim’in, velilerin, medyanın, öğrencinin yani hepimizin.
Öğrenciler aslında sahaya çıkıp top koşturan futbolcular ya da dizilerdeki sanatçılar gibi. İyi bir teknik kadro ve altyapı ya da iyi bir senaryo olmadan, kim ne yapabilir ki?
Aynı şekilde, evde huzur olmadan, okul da iyi öğretmen bulamadan, doğru düzgün bir müfredat olmadan, en önemlisi de motivasyon yaratılmadan öğrenciler ne yapsın ki!..
 
Öğretmenlere sabır...
Öğretmenler, muhtemelen, hiçbir dönemde, bu öğretim yılında olduğu gibi demoralize bir süreç yaşamamışlardır.
Sürekli itilip kakıldılar, sıradanlaştırıldılar, hiç hak etmedikleri sözlere muhatap oldular.
Şu anda kendilerine bir dokunun bin ah işitin.
Oysa onların da söyleyecek çok sözleri var.
Özellikle de eğitimin gidişatı hakkında.
Ama ne yazık ki, hiçbir zaman, siz ne düşünüyorsunuz diye onları ciddiye alan olmadı.
Örneğin 4+4+4’te, örneğin FATİH’te, örneğin seçmeli dersler ve serbest kıyafet konularında.
Reformlara karşılar mı?
Kesinlikle hayır.
En çok isteyen onlar. Ama artık ne yapılacaksa doğru düzgün yapılsın, bir sonraki bakan tarafından kaldırılmasın istiyorlar.
Çünkü yaz-boz tahtasına dönen eğitim macerasının faturası hep onlara çıkıyor...
Bu aşamada öğretmenlerimize de bol sabırlı bir tatil diliyoruz...
Özetin özeti: İyi tatiller...
 
Abbas GÜÇLÜ

 




Bu site bir BMS PROJE iştirakıdır.