Bu dikkatsizliklerle kaybettiğimiz son tarih olsun
'25.01.2013'
haber detay

 

Bu dikkatsizliklerle kaybettiğimiz son tarih olsun'
Geçtiğimiz günlerde Galatasaray Üniversitesi'nde çıkan yangın üniversitenin öğrencilerini de derinden sarstı. İşte bir Galatasaray Üniversitesi feryadı;
 
 
"Ben Galatasaray Üniversitesi, Felsefe Bölümü III. sınıf öğrencisiyim. Şu anda  Erasmus bursuyla İtalya'da Università degli Studi di Urbino - Carlo Bo'da okumaktayım, bir dönem bitti, ikincisine başlamış bulunuyorum. 
 
Bildiğiniz gibi iki gün önce üniversitemizde elem bir olay yaşandı, biz Galatasaraylılar'ın yüreği yandı. Bu olay tam olarak neden oldu nasıl oldu, yer yer muamma; ancak ne olursa olsun kaybımız çok büyük. Ben İstanbul'dan binlerce kilometre uzakta bu konuyla ilgili hislerimi dün yazıya döktüm, size de aşağıda gönderiyorum. Şu anda Galatasaray Vakfı'na yardım çağrıları yapılıyor ve ben de bu çağrının duyulmasına yardımcı olmak istiyorum. Yalnızca üniversitemin yeniden yapılandırılması için değil; aynı zamanda bu yangınlarla, ne acı böyle "kaybettiğimiz" diye bahsetmek; ama bu dikkatsizliklerle kaybettiğimiz son tarih olsun, bu olay herkesin gündeminde kalmaya devam etsin ki tarihî binalarımız gözden geçirilsin, bu şanssızlığa terk edilmesin.  
 
 
İtalya'dan selam ve sevgiler
 
"Ne yazsam. Nereden başlasam…Bilmiyorum. Bugün biraz daha sakinleştim, ama dün; sanki etimden et kopuyor. Kulaklarımda çıtırdıyor alev alan tahtalar birer birer. Sanki ben açılmışım İstanbul’un kucağına uzaktan izliyorum, sanki o çok sevdiğimiz ağacın altında, tek yürek olmuşuz, sanki Ganj nehrine bıraktıkları gibi Hintlilerin alev alev sevdiklerini, Boğaz’a vermişiz binayı. Sanki ben kucaklamışım, sıkı sıkıya; çekiştiriyorlar elimden almak için, ve… sanki başarıyorlar. Halbuki ben binlerce kilometre uzakta aslında önümde bir ekran, elimde bir telefon, orda olsam gözümden akan yaşlar söndürürdü belki. Birkaç fotoğraftan, yorumdan başka bir şey yok. Ama şimdi anlıyorum ölüleri yakmanın mantığını, beden hiçliğe dönerken ruh evrene karışıyor. Koskoca bir bina hiçliğe dönerken tarih dalga dalga yükseliyor, uzaklara, çok uzaklara doğru. İnsanoğlunun gücü bütünü parçalamaya yetiyor, kolaysa şimdi parçaları toplayalım oradan buradan, uzak diyarlardan, birleştirip koyalım, bir ruh edecek mi? Bir tarih edecek mi onların toplamı? 
 
Ben insanın bir ruhu olduğuna inanmam. Ama bir nedenden nesneler konuşur bana, yosun tutmuş taşlar, binalar, tozlu köşeler, üzerinde su izleriyle duvar süslemeleri konuşur. Hatta görürüm de oradaki kalabalığı, aslında her şey ve herkes kostümleri, ellerinde replikleri yazılı metinleri orada sonsuzca bir hayat sürerler. Ben insanın bir ruhu olduğuna inanmam; ama bir nedenden diğer her şeyin bir ruhu vardır sanki benim için. 
 
O binayı her gün gördüm ben, daha o şehirde bile değildim. Sonra her gün hiç durmadan sevdim onu, abartısızca bir gün dahi şikâyet etmediğim, pişman olmadığım bir şey varsa o okul oldu herhalde. O okulu ben öyle sevdim ki, yolunu da sevdim, İstanbul’unu da. Bir gün mesela Çırağan Caddesi’ndeki ağaçların hepsine tek tek dokundum, sevdim onları, okulun yolunda böyle kaç insan ömrü kadar büyükler... Aşk bu ya, okulda olmayı evde olmaya tercih ettirdi Galatasaray mesela. Sabah kimsecikler yokken de gittim, bir dolunay gecesi çıktığım da oldu. 
 
Biliyorum. Okulun tamamına bir şey olmadı ya. Ama algı öyle bir şey ki bilinçle sırt sırta yaşar. Şimdi istediği kadar yapılsın o bina, ben istediğim kadar arkamı döneyim mesela, o binaya hiç bakmayayım. Nasıl biliyorduysam günlük güneşlik bir günde ben sahilde çay içerken mesela, o salon, o avizeler orada, bundan sonra da bileceğim ki eskisi gibi değil. 
 
Cana gelmesin diyorlar, gelmesin tabii; ama geliyor işte; o bina bizim canımızdı. Zaten şeylere değer katan ne duvarlarıdır ne döşemeleri ne de avizeleri. Göz biçer o değeri, emek biçer, zaman sonra, sözcükler, yankılar… 
Başlamayı adam gibi beceremediğim gibi bitirmeyi de beceremiyorum. Yalnızca şunu biliyorum. Canım acıyor. 
 
Saray binası çığlık çığlığa kulaklarıma doluyor."



Bu site bir BMS PROJE iştirakıdır.