'13.05.2014'
'Toplumun Bir Parçası Olan Çingeneler Dışlanmamalı'
Hep müzik ve eğlenceyle anılan Çingeneler bu defa bir sempozyumda bir araya geldi. ‘Uluslararası Kültür ve Politikada Çingene-Roman Toplulukları’ isimli sempozyumda Türkiye’deki Çingenelerin temel sorunları ve toplumsal önyargılar konuşuldu.
Sempozyuma Bulgaristan’dan katılan Dünyaca Ünlü Etnolog Prof. Dr. Elena Marushiakova, hükümetlerin eğitim, istihdam, sağlık ve konut gibi hususlara yoğunlaşarak Romanlara karşı ayrımcılığı ortadan kaldırması ve toplumun diğer kesimleriyle aralarındaki uçurumu gidermesi gerektiğini söyledi.
Türkiye tarih boyunca Çingene-Roman topluluklarının gelişimi açısından önemli bir konumda oldu. Fatih Üniversitesi tarafından gerçekleştirilen ‘Uluslararası Kültür ve Politikada Çingene-Roman Toplulukları Sempozyumu da Roman Çalışmaları sahasında akademik tartışmalara katkı sağlamak ve toplumsal önyargıları kırmayı amaçlıyor.
Sempozyumun açılış konuşmasını Fatih Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Önder Çetin yaptı. Çetin bu tür organizasyonların genellikle sembolik olduğunu belirterek şunları söyledi: “Toplumsal sorunlar konusunda akademik dünyada ahkâm kesmek pek sevilir. Ancak bu konuda Romanların temsilcileri ile beraber olmayı, onları dinlemeyi istedik. Bu sayede de toplumsal ve akademik anlamda bir farkındalık ortaya koymayı amaçlıyoruz. Bu tip sempozyumların projelerle sürdürülebilir olması gerekir. Geldik, toplandık, konuştuk ve dağıldık şeklinde bir şey olmasını da istemiyoruz. Umarım ülke çapında farklılıklara karşı empati ile yaklaşır, bunları ayrım değil birleştirici unsur olarak görmeyi becerebiliriz.”
Romanların toplumun diğer kesimleri ile arasındaki uçurum giderilmeli
Roman çalışmaları hususunda dünyanın önde gelen isimlerden Bulgar Etnolog Prof. Dr. Elena Marushiakova ise telekonferansla katıldığı Sempozyumda, Osmanlı İmparatorluğu'nda çingenelerle alakalı bir çalışma yaptıklarından bahsetti. Marushiakova, “Romanlara bakıldığında dünyanın farklı yerlerinde yaşadıkları görülüyor. Ancak yaşadıkları yerlere renk katan bu millete karşı devletler tarafından çok fazla ayrımcılık yapıldı. Romanlar özellikle devletlerin sundukları temel bazı imkanlardan faydalanamadı. Bilhassa eğitim, istihdam, sağlık ve konut gibi hususlara yoğunlaşarak Avrupa'daki hükümetlerin Romanlara karşı ayrımcılığın ortadan kaldırılması ve toplumun diğer kesimleriyle aralarındaki uçurumu giderme noktasında siyasal bir duyarlılığın sağlanması ve gerekli adımların atılmasının sağlanması gerekiyor” dedi.
“Eğitim sistemimizde kültürlere ve etnik kimliğe yer yok”
Kuştepe Çiçekçiler Derneği Başkanı Metin Salih Şentürk ise Kuştepe’deki eğitim atölyelerinden bahsetti. Okuma yazma bilmeyen kadınlara ve çocuklara eğitim verdiklerini ifade eden Şentürk, “Eğitim sistemimiz dışlayıcıdır. Kültürlere ve etnik kimliğe göre eğitim verilmiyor. Ama Kuştepe Çiçekçiler Derneği, Eğitim Atölyeleri bu hassasiyetlere uygun eğitim vermeye çalışıyor. Kendi çocuğum sürekli okuldan kaçan bir çocukken şimdi ise bu atölyeler sayesinde başarı ödülü aldı. Buradan kimlikleri ve geçmişi inkar edemeyiz, bunları dikkate alarak çözümler üretmeliyiz mesajı çıkıyor. Dışlayıcı ve kutuplaştırıcı davranmak işe yaramıyor” diye konuştu
“Yeniden dünyaya gelsem Çingene olurdum ama bu şartlarda değil”
Roman Kültürünü Araştırma, Yardımlaşma ve Geliştirme Derneği Başkanı Erdinç Çekiç ise günümüzde roman açılımıyla sadece romanların varlığının kabul edildiğine ancak çözümlerin çok sonra getirileceğini umduklarını belirtti. Çekiç, “Bizi ancak eğitimli ve empati yeteneği olan insanlar anlar. Sırf kimliğinizden dolayı ötekileştirilmek kimsenin hakkı değildir. Tekrar Dünya'ya gelsem aynı anne babadan Çingene olarak Dünya'ya gelmek isterdim ancak bu dünya şartlarında değil. Ayrımcılığın ve ötekileştirmenin yaşandığı bir dünyada kimse yaşamak istemez” dedi.
Çekiç, Çingenelerin 1990'lı yıllarda ilk olarak Avrupa'da örgütlenmeye başladığına temas etti. “Ancak orada Çingenelere karşı faşist tutum sergileniyor, ülkemizde durum daha naif ama algı sorunu hala var. Ülkemizde ise 2000'li yıllarda ancak böyle bir süreç başladı. Seçim döneminde siyasi partilerin arka bahçesi muamelesi görmek istemiyoruz. Samimiyetten uzak buluyoruz. Böyle bir tutum sergilemektense gider hangi partiye yakınsak üyesi oluruz. Arkamızda siyasi erkler ya da iş adamları yok. Tabanımıza örgütlenme bilinci oluşturmak için bile yıllar gereken bir sürece ihtiyacımız var. Romanlar hala yaşam mücadelesi veriyor. Türkiye'de Çingenelerin sivil toplum kuruluşlarıyla başlayan mücadelesini başlatan kişilerden biriyim ama ilkokul mezunuyum. Yetişmiş elemanlarımız yok. Uzun yıllar eğitimden uzaklaştırıldık” diye konuştu.
“Romanların entegresinden çok Roman olmayanların entegresini önemsiyorum”
Sulukule Platformu Temsilcisi Hacer Foggo da konuşmasında kentsel dönüşüm ve Çingeneler üzerinde durdu. Foggo, “Bazı akademisyenler topluma yön vermek ve bilgilendirmektense yanlış yorum yapıp kutuplaşmalara sebep oluyor. Bu tür organizasyonlar yarına daha barışçıl bakan toplumları inşa edecektir. Sosyal meselelerde akademisyenler fildişi kulelerinden halka inmeleri gerekir. Akademisyenlerin araştırmaları belge haline gelince toplumdaki ön yargılar iki üç kat daha artar. Sosyal olaylarda yapıca davranılmalıdır. Roman olanların entegresinden çok olmayanların entegresini önemsiyorum” dedi.
Foggo, resmi olan Çingene sayısının 500 bin iken resmi olmayan sayının 5 milyon olduğunu ifade ederek şunları söyledi: “Çingeneler yok sayılıyor. 2009 yılında yapılan çalıştay istihdam, sağlık ve eğitim gibi alanları kapsadı. 2010’da ise Roman Buluşması yapıldı ve Başbakan Romanlardan özür diledi. Bu buluşmanın bir süreci etkilediğini gözlemledik. Varlığı kabul edilmeyen Romanlar görülmüş oldu. Suçlu görülen bir toplum legal oldu. Toplum ve yönetim erki hastalıklı düşüncelerinden ve komplekslerinden kurtulmalıdır. Uygar Avrupa Çingenelere karşı hiç bir zaman uygar olmadı ama Türklerde de toplumsal dışlama var”