'05.02.2014'
Ağlamak, bebeklerin dünya ile kurdukları ilk iletişim şeklidir. Bebeğin her ağlaması onun bir sıkıntısı olduğunu ifade etmediği gibi hiç ağlamaması da aslında verdiği bir mesaj olabilir. Sürekli ağlayan bir bebeği sakinleştirmenin en önemi yolu ise onu düzenli emzirmektir. Memorial Ataşehir Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü’nden Uz. Dr. Özlen Kaya Çardak, ağlayan bebeklerin sakinleştirilmesi ile ilgili anne babalara önerilerde bulundu.
Bebeğin hiç ağlamaması hastalık göstergesi olabilir
Bebekler için ağlamak gülmekten önce gelir. Yeni doğan bir bebek her isteğini ağlayarak ifade edebilir. Bebeğin her ağlaması, mutlaka bir sorun olduğu anlamına gelmez. Bu durum aileyi tedirgin etmekle birlikte; tıbbi açıdan bakıldığında ağlamayan bir bebek iletişim de kurmayan bir bebek anlamına gelir. Örneğin bazı hastalıklarda bebeğin ağlamaya bile gücü olmayabilir. Ciddi bir yeni doğan sarılığı geçiren bebekler görüntüde çok uslu durur ve devamlı uyurlar. Aileler de farkına varmadıkları için bu durum tanı konmasını geciktirebilir.
Anne sütü bebeği sakinleştirir
0-6 ay arası bebeklerin sadece anne sütü ile beslenmesi uygundur. Bu dönemde özellikle ilk 3 ayda her ağladığında bebeğin emzirilmesi hem bebeği sakinleştirir hem de anne sütü üretimini artırır. Anne sütü alan bebeklerde beslenmeye saat düzenlemesi yapılması, ilk 3 ay için uygun değildir. Bebekler 0-3 ay zaten annesi ile kendisini aynı canlı olarak görür, yani farklı bir birey olduğunun farkında değildir. Beslenme ihtiyacı olduğunda da bunu geciktirmek yani her istediğinde bebeği emzirmemek bebekte güven sarsıcı bir etki yapar.
Bebeğinizle sert bir ton ve yüksek sesle konuşmayın
Doğum öncesinde işitme hissi olan bebekler dünyaya geldikten sonra da her şeyi çok net duyabilirler. Ağlayan bir bebekle mutlaka yumuşak bir tonda konuşulmalıdır. Daha önceden alışık olduğu için anne veya babasının sesi, bebek için sakinleştirici etki yapacaktır. Doğum öncesi dinletilen müzikler de doğum sonrası bebekleri rahatlatır, kendilerini güvende hissetmelerine yardımcı olur. Televizyon ve bilgisayar ekranlar ise bebekler üzerine negatif etki yapar. Konuşma ve davranış üzerine de olumsuz etkileri olduğu için 2 yaş sonuna kadar çocukları televizyondan uzak tutmak gerekmektedir.
Yatış pozisyonu önemli
Koku duyusu da yeni doğan bebeklerde belirgindir. Ağladığında anne kucağına alındığında anne sütü kokusu duyacak ve aç olmasa bile rahatlama hissedecektir. Bebekler kol ve bacakları ile bir yere temas ettiklerinde de sakinleşir. Anne karnındakine benzer bir konumda yatırılmaları; yani yüz üstü, başı yan duracak konumda kol ve bacaklar gövdeye çekilmiş halde yatmaları onları sakinleştirir. Ama bu yatış şekli kesinlikle gece önerilmez, “ani beşik ölümü sendromu” yüz üstü yatan bebeklerde daha sık olduğu için, sadece gündüz anne uyumuyor ve bebeği gözleyebilecek ortamda bulunuyorsa bebeğini bu şekilde yatırabilir.
“Kucağa alıştırma” mantığı yanlış
0-6 ay arası bebekleri ağladıklarında kucağa almaya çekinmek doğru değildir. Bebek ağlayarak iletişim kurmak istemektedir ve kucağa almak ona güvende olduğunu hissettiren en faydalı yoldur. Huzursuz olduğunda kucağa alınan bebeklerle ilgili yapılan çalışmalarda, bu bebeklerin bağışıklık sistemlerinin bile daha iyi çalıştığı gözlenmiştir.
Temiz hava bebeğe iyi gelir
Açık havada zaman geçirmek, her yaştaki çocuk için rahatlatıcıdır. Bebek küçük bile olsa, prematüre doğmuş değilse ilk günden itibaren sokağa çıkarılabilir. Büyükannelerin daha çok benimsediği “bebek 40 gün sokağa çıkarılmaz” yorumunun tıbbi dayanağı yoktur. Kuzey Avrupa ülkelerinde yapılan pek çok bilimsel çalışmada, doğumdan itibaren açık havaya daha çok çıkartılan bebeklerde hastalık görülme riski evden çıkmayanlara göre daha az bulunmuştur. Özellikle uyku sorunu olan çocuklar, açık havada kaldıkları süre ile doğru orantılı olarak daha iyi uyurlar. Güneşli günlerde güneş banyosu yaptırılan çocuklarda da D vitamini sentezi daha iyi olur ve bu da çocuğun hem bağışıklık sistemini düzenler hem de uykuya geçişi kolaylaştırır.